2013-09-05
DİRENİŞ GÜNLERİ
bir kez daha yanıyor evimiz
karanlık eller sahibinin sesi
ağzı köpükler içinde havlayan
gevşiyor firavun'un ipleri
birleşik şer kuvvetlerine karşı
halka kurşun sıkanlara karşı
bir karıncayı incitmeden
meydan yerinde verilen cevap
akışı güzel nil şahit ol
rabiatü'l adeviyye unutma bizi
mısır'da ölüp ölüp dirildiğimiz
yeni dünyanın işaretleri
gül şafağında bileylenmiş bilinç
susmayalım, susmayalım dostlar
mazlumlar yurdunda esma
musa'nın izi sabır ve dua
bir ses yükseliyordu
biz buradayız, müslüman kardeşler
fel yaskut ennizam
fel yaskut ennizam
Murat Soyak
26 Ağustos 2013, İstanbul
2013-07-19
KİTABA DOĞRU
tahta sandık içinde
yaprakları kırışmış
yaprakları kopmuş
yaprakları sarı sarı
evvel zamana yürüyüş
okudukça bin dirilen
okudukça ışık ışık
okudukça sarsılan dağ
cümlenin vardığı yerde
uyanış derin uykudan
uyanış bismillah ile
uyanış dosta selâm
öteleri yoklayan bakış
çiçeklendi birdenbire
çiçeklendi güzelce
çiçeklendi ince dal
Murat Soyak
Bir Nokta edebiyat dergisi
Temmuz 2013
Bir Nokta edebiyat dergisi
Temmuz 2013
UYANIŞ
gün aydınlanıyor
gün aydınlanıyor
gülümseyen dağ taş
bahara doğru yürüyüş
mor sümbül topladığımız günler
karıncanın yakınlığı unutulmaz
arı çiçek çiçek bal sevdasında
derinlerde çalışan toprak
kırk ikindi oyunlara yoldaş
toprağa kavuşunca yağmur
damla damla çoğalan sevinç
kimse kaçamaz kendinden
varlığın yeniden hayat bulduğu
dem bu dem çağıldıyor dere
taş yerinde ağır olsa da
inceden yol buluyor tohum
bir şarkıyı söyler gibi
en içli sesiyle çağırır
cümle güzelliğin seçkisi
bağlar, bahçeler yurdum olsa
ASAF HÂLET ÇELEBİ
kaf dağı dillenir
inceden pınar olur
akar, akar şiire
akar, akar şiire
derinlerde saklı
doğu-batı
arasında
çarpışan sesler
yankılanır çağrısı
yankılanır çağrısı
ah çelebi
yangın sonrası evimiz
köprüler yıkılmış
batı batağı kuşku
dili bağlı kitaplar
köprüler yıkılmış
batı batağı kuşku
dili bağlı kitaplar
bu fırtına diner bir gün
duyulur özge söyleyiş
güneşli yarınlar için
çınara
doğru
Murat Soyak
ANNE
dağları aşıp da gelen
yanık mektuplar
uzak nedir bilir anne
yakın nedir bilir
toprağın dile gelişi
yanık mektuplar
uzak nedir bilir anne
yakın nedir bilir
toprağın dile gelişi
reyhan, leylâk, nane
yağmura tutulmuş
eski zaman resimleri
kırgın değilim der
dinler, dinler sadece
ahir zamanda aradığı
güneş gören bir pencere
yağmura tutulmuş
eski zaman resimleri
kırgın değilim der
dinler, dinler sadece
ahir zamanda aradığı
güneş gören bir pencere
Murat Soyak
GÜL AYDINLIĞI
dediler ki ay bölündü
ay bölündü kutlu işaret
elinde bir parça ekmek
koştu kara kuru çocuk
serçe kuşun öldüğü gün
yaralandı ebu umeyr
işte ıssızlık hece hece
ağlama güzel çocuk
güldü, ışıklar içinde
insan insana yakın
güldü, iki gönül bir
elinden tuttu çocuk
haydi kurtuluşa, haydi
nuh’un gemisi bu
yoksa tufan gelecek
ay aydınlık gül çocuk
Murat Soyak
HÜSEYNÎ
parçalanır kayalar, yırtılır gök, çırpınır deniz
küskün mü acep görünmüyor kuşlar
ne çabuk unuttunuz gül yüzlüyü
hani yolunda ölecektiniz, hani söz vermiştiniz
nerede birlik, dirlik günleri
ağulu aşı kim taşıdı haneye
hiç sönmüyor şimdi fitne ateşi
bu yıkımlar ah, bu kargaşa
yol çağırır efendim, dem bu dem
cümle zalimlere karşı yürüyüş
bir karıncayı incitmeden
dalları kırmadan yürüyüş
sayıca az olduklarına bakma
onlar ki serden geçmişler
yakıp kavuran sam yeline inat
çağıldıyor gürül gürül ırmak
gün akşam oluyor
bir menzilde konaklıyor kervan
kuşanmış sabrı ak alınlar
yükü şehâdet, izzet ve şeref
diriliş ve direniş eylemi
gelecek zamanlar için derin iz
hüseyin, çöle bağışlanmış rahmet
zemzem serinliği, gül ağacı
hakikat için varoluş çağrısı
kutlu buluşmanın adı
dağların ağırlığı omuzlarında
çetin sorgulardan geçmiş yüreği
kitabı doğru okuyup doğru anlayan
peygamber çiçeği, adanmış ruh
kara günlerde umudu duyuran
sevgiliden insanlığa yadigâr
suyun divane gibi aradığı o güzellik
şimdi bir başına diyâr-ı kerbelâ’da
taş bile dayanmaz, kırılır kalbi
kimin yelkenlerini dolduruyor rüzgâr
yezitgiller, yılan ile çıyan ile geldiler
gün ortası birdenbire karanlık
sınırsız kederler otağında
o günden beri feryat figan
çağları aşan bir şehâdet ki
yer gök titrer, söz yetmez olur
Murat Soyak
KANADI KIRIK
koca çınar yapraklarını döktü
güzün halleri, kapandı kapılar
garip yolcunun yaşadığı hüzün
inceden çağıldayan su
-kuşlar geldi, bir sen gelmedin
taşlı tarlada el emeği, alın teri
yoksulluğu aşan gökçe umut
bir varmış bir yokmuş günler
anne sıcağında güzel ev
-eller geldi, bir sen gelmedin
duvarın çöktüğünü gördüm
karalar bağlamış şehirde
solgun gül gibi çocuklar
neredesin can yoldaşım
-kar kış geldi, bir sen gelmedin
Murat Soyak
2013-07-18
ÇIKSALIN DURAĞI
çık da gör
bu durak, bu şehr-i
istanbul’un
ama aslında çıksalın
dünyanın
çıksalın durağında elinde
karanfil
masum bir, yere bakıyor
çıksalın durağında elinde
kitap
düşünür edasında iki, göğe
bakıyor
çıksalın durağında elinde
dosya
orta yaşta üç, yola
bakıyor
çıksalın durağında elinde
baston,
boynu bükük dört, bize
bakıyor
çık da gör
bu durak, bu şehr-i
istanbul’un
ama aslında çıksalın
dünyanın
çık da gör
bize bakıyorŞİİR ŞEHİR
istanbul, 1991 güzü
kaldırımlar ve yağmur
sisler içindeyim
kardeşim üsküdar
ta ezelden sözleşmiş gibi
cana yakın
görkemli süleymaniye
mavera soluklu can
esenlik çağrısı
gökçe nazar, ince hüzün
diriliş günlerinde
bahar çiçeği
dalga dalga mavi ipek
iki ırmağın akışı gibi
engin denize
gül işleyen nakkâş
güvercinin konduğu şadırvan
bir serinlik, bir serinlik
Murat Soyak
İSTANBUL HATIRASI
fatih parkında
sandığı keder yüklü
bir boyacı çocuk
kalabalığa sesleniyor
-parlamazsa para yok
gariplere hep sağır
halden anlamaz ki
dişleri dökülmüş
bozdoğan kemerleri
-parlamazsa para yok
beyazıt meydanında güneş
sevinci çoğaltıyor
cana yakın sahaf
pürtelaş kapalı çarşı
-parlamazsa para yok
daha keskin bilinç
daha kararlı adımlar
gün doğacak elbet
yürüdüğü vakit
umudu kuşandıMurat Soyak
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)