2013-07-19

KİTABA DOĞRU

tahta sandık içinde
yaprakları kırışmış
yaprakları kopmuş
yaprakları sarı sarı

evvel zamana yürüyüş
okudukça bin dirilen
okudukça ışık ışık
okudukça sarsılan dağ

cümlenin vardığı yerde
uyanış derin uykudan
uyanış bismillah ile
uyanış dosta selâm

öteleri yoklayan bakış
çiçeklendi birdenbire
çiçeklendi güzelce
çiçeklendi ince dal

Murat Soyak


Bir Nokta edebiyat dergisi
Temmuz 2013

UYANIŞ

gün aydınlanıyor
gün aydınlanıyor
gülümseyen dağ taş
bahara doğru yürüyüş

mor sümbül topladığımız günler
karıncanın yakınlığı unutulmaz
arı çiçek çiçek bal sevdasında
derinlerde çalışan toprak

kırk ikindi oyunlara yoldaş
toprağa kavuşunca yağmur
damla damla çoğalan sevinç
kimse kaçamaz kendinden

varlığın yeniden hayat bulduğu
dem bu dem çağıldıyor dere
taş yerinde ağır olsa da
inceden yol buluyor tohum

bir şarkıyı söyler gibi
en içli sesiyle çağırır
cümle güzelliğin seçkisi
bağlar, bahçeler yurdum olsa

 Murat Soyak

ASAF HÂLET ÇELEBİ

kaf dağı dillenir
inceden pınar olur
akar, akar şiire
derinlerde saklı

doğu-batı arasında
çarpışan sesler
yankılanır çağrısı
ah çelebi

yangın sonrası evimiz
köprüler yıkılmış
batı batağı kuşku
dili bağlı kitaplar

bu fırtına diner bir gün
duyulur özge söyleyiş
güneşli yarınlar için 
çınara doğru 

Murat Soyak

ANNE

dağları aşıp da gelen 
yanık mektuplar
uzak nedir bilir anne
yakın nedir bilir

toprağın dile gelişi
reyhan, leylâk, nane
yağmura tutulmuş 
eski zaman resimleri

kırgın değilim der
dinler, dinler sadece
ahir zamanda aradığı
güneş gören bir pencere

Murat Soyak

GÜL AYDINLIĞI

dediler ki ay bölündü
ay bölündü kutlu işaret
elinde bir parça ekmek
koştu kara kuru çocuk

serçe kuşun öldüğü gün
yaralandı ebu umeyr
işte ıssızlık hece hece
ağlama güzel çocuk

güldü, ışıklar içinde
insan insana yakın
güldü, iki gönül bir
elinden tuttu çocuk

haydi kurtuluşa, haydi
nuh’un gemisi bu
yoksa tufan gelecek
ay aydınlık gül çocuk

Murat Soyak

HÜSEYNÎ

parçalanır kayalar, yırtılır gök, çırpınır deniz
küskün mü acep görünmüyor kuşlar
ne çabuk unuttunuz gül yüzlüyü
hani yolunda ölecektiniz, hani söz vermiştiniz
nerede birlik, dirlik günleri
ağulu aşı kim taşıdı haneye
hiç sönmüyor şimdi fitne ateşi
bu yıkımlar ah, bu kargaşa
yol çağırır efendim, dem bu dem
cümle zalimlere karşı yürüyüş
bir karıncayı incitmeden
dalları kırmadan yürüyüş
sayıca az olduklarına bakma
onlar ki serden geçmişler
yakıp kavuran sam yeline inat
çağıldıyor gürül gürül ırmak
gün akşam oluyor
bir menzilde konaklıyor kervan
kuşanmış sabrı ak alınlar
yükü şehâdet, izzet ve şeref
diriliş ve direniş eylemi
gelecek zamanlar için derin iz
hüseyin, çöle bağışlanmış rahmet
zemzem serinliği, gül ağacı
hakikat için varoluş çağrısı
kutlu buluşmanın adı
dağların ağırlığı omuzlarında
çetin sorgulardan geçmiş yüreği
kitabı doğru okuyup doğru anlayan
peygamber çiçeği, adanmış ruh
kara günlerde umudu duyuran
sevgiliden insanlığa yadigâr
suyun divane gibi aradığı o güzellik
şimdi bir başına diyâr-ı kerbelâ’da
taş bile dayanmaz, kırılır kalbi
kimin yelkenlerini dolduruyor rüzgâr
yezitgiller, yılan ile çıyan ile geldiler
gün ortası birdenbire karanlık
sınırsız kederler otağında
o günden beri feryat figan
çağları aşan bir şehâdet ki
yer gök titrer, söz yetmez olur

Murat Soyak

KANADI KIRIK

koca çınar yapraklarını döktü
güzün halleri, kapandı kapılar
garip yolcunun yaşadığı hüzün
inceden çağıldayan su
-kuşlar geldi, bir sen gelmedin

taşlı tarlada el emeği, alın teri
yoksulluğu aşan gökçe umut
bir varmış bir yokmuş günler
anne sıcağında güzel ev
-eller geldi, bir sen gelmedin

duvarın çöktüğünü gördüm
karalar bağlamış şehirde
solgun gül gibi çocuklar
neredesin can yoldaşım
-kar kış geldi, bir sen gelmedin

Murat Soyak

2013-07-18

ÇIKSALIN DURAĞI

çık da gör
bu durak, bu şehr-i istanbul’un
ama aslında çıksalın dünyanın

çıksalın durağında elinde karanfil
masum bir, yere bakıyor

çıksalın durağında elinde kitap
düşünür edasında iki, göğe bakıyor

çıksalın durağında elinde dosya
orta yaşta üç, yola bakıyor

çıksalın durağında elinde baston,
boynu bükük dört, bize bakıyor

çık da gör
bu durak, bu şehr-i istanbul’un
ama aslında çıksalın dünyanın

çık da gör
bize bakıyor

Murat Soyak




ŞİİR ŞEHİR

istanbul, 1991 güzü
kaldırımlar ve yağmur
sisler içindeyim

kardeşim üsküdar
ta ezelden sözleşmiş gibi
cana yakın

görkemli süleymaniye
mavera soluklu can
esenlik çağrısı

gökçe nazar, ince hüzün
diriliş günlerinde
bahar çiçeği

dalga dalga mavi ipek
iki ırmağın akışı gibi
engin denize

gül işleyen nakkâş
güvercinin konduğu şadırvan
bir serinlik, bir serinlik

Murat Soyak



İSTANBUL HATIRASI

fatih parkında
sandığı keder yüklü
bir boyacı çocuk
kalabalığa sesleniyor
-parlamazsa para yok

gariplere hep sağır
halden anlamaz ki
dişleri dökülmüş
bozdoğan kemerleri
-parlamazsa para yok

beyazıt meydanında güneş
sevinci çoğaltıyor
cana yakın sahaf
pürtelaş kapalı çarşı
-parlamazsa para yok

daha keskin bilinç
daha kararlı adımlar
gün doğacak elbet
yürüdüğü vakit
umudu kuşandı

Murat Soyak