2013-07-19

HÜSEYNÎ

parçalanır kayalar, yırtılır gök, çırpınır deniz
küskün mü acep görünmüyor kuşlar
ne çabuk unuttunuz gül yüzlüyü
hani yolunda ölecektiniz, hani söz vermiştiniz
nerede birlik, dirlik günleri
ağulu aşı kim taşıdı haneye
hiç sönmüyor şimdi fitne ateşi
bu yıkımlar ah, bu kargaşa
yol çağırır efendim, dem bu dem
cümle zalimlere karşı yürüyüş
bir karıncayı incitmeden
dalları kırmadan yürüyüş
sayıca az olduklarına bakma
onlar ki serden geçmişler
yakıp kavuran sam yeline inat
çağıldıyor gürül gürül ırmak
gün akşam oluyor
bir menzilde konaklıyor kervan
kuşanmış sabrı ak alınlar
yükü şehâdet, izzet ve şeref
diriliş ve direniş eylemi
gelecek zamanlar için derin iz
hüseyin, çöle bağışlanmış rahmet
zemzem serinliği, gül ağacı
hakikat için varoluş çağrısı
kutlu buluşmanın adı
dağların ağırlığı omuzlarında
çetin sorgulardan geçmiş yüreği
kitabı doğru okuyup doğru anlayan
peygamber çiçeği, adanmış ruh
kara günlerde umudu duyuran
sevgiliden insanlığa yadigâr
suyun divane gibi aradığı o güzellik
şimdi bir başına diyâr-ı kerbelâ’da
taş bile dayanmaz, kırılır kalbi
kimin yelkenlerini dolduruyor rüzgâr
yezitgiller, yılan ile çıyan ile geldiler
gün ortası birdenbire karanlık
sınırsız kederler otağında
o günden beri feryat figan
çağları aşan bir şehâdet ki
yer gök titrer, söz yetmez olur

Murat Soyak